Alevilik Bektasilik Nedir? Sözlük anlamina göre Alevi, Hz. Ali’ye bagli ve ondan yana olan kimse demektir. Alevilik ise genel olarak Hz. Ali’yi sevmek ve onun soyunun yani Ehli Beyt’in yolundan gitmek olarak tanimlanabilir.

Ancak bugün için dünyanin degisik bölgelerinde yasayan farkli Alevi gruplarin herbiri için Alevi ve Alevilik sözcüklerinin ifade ettigi anlamlar da farkli olmaktadir. Biz konuya Anadolu Alevileri açisindan yaklasmakla birlikte genel bir tarihsel perspektif de sunacagız. Ülkemizde bugün yaygin sekilde Alevi olarak adlandirilan kitleler için kaynaklarda birçok ismin kullanildigini söyleyebiliriz. Anadolu’daki Alevi kitleleri nitelemek üzere kaynaklarda, kizilbas rafizi, isik, mülhid ve torlak gibi adlarin kullanildigini görmekteyiz. Bunlardan en çok kullanilani Kizilbas adi olmustur. Anadolu Alevileri kendileri için çok anlamli Kizilbas adini, Osmanli yönetiminin ahlakdisi anlamlar yükleyerek, sünni kitlelere agilayarak bir psikolojik savas araci olarak kullanmasi sonucunda birakmak zorunda kalmislardir. Bugün Anadolu ve Balkanlar’da yaşayan Tahtaci, Çepni, Amucali, Bedrettinli, Siraç gibi degisik gruplar genelde Alevi olarak adlandirilirlar. Anadolu Aleviligi, tarihsel ve sosyal kosullarin dogal bir sonucu olarak, kitabi olmaktan çok sözlü gelenege dayali eski inançlarin islami sekiller altinda yasamaya devam ettigi bir halk islamidir. Genel olarak ifade etmek gerekirse Bektasi sözcügü de yukarida degindigimiz kitleler için kullanılmıstır.

Bektasilik Haci Bektas Veli’ye dayanilarak kurulmustur. Alevilik ve Bektasiligi birbirinden bagimsiz olarak ele almak bugün gelinen noktada tarihsel ve sosyolojik açidan mümkün görünmemektedir. Her iki terim de zaman zaman birbirinin yerine kullanilabilmektedir. Prof. Melikoff’un da belirttigi gibi “Alevilik, Bektasilik’ten ayrilamaz. Çünkü her iki deyim de ayni olguya, Türk halk islamligi olgusuna baglidir.”Alevilik ve bektasilik, inanç ve ahlak esaslari ve edebiyatlari bakimindan temel olmayan farkliliklar dısında ortaktırlar. En temel farklilik, Bektasi kitlelerin daha çok sehirde yasamalarina karsın, Alevilerin göçebe/yarigöçebe çevrelerde yasamalari seklinde ortaya çikmis sosyal bir farkliliktir. Ancak tarihsel olarak dogru olan bu sosyal farklilik günümüzde anlamini yitirmeye baglamis, “Alevi” adi daha yaygin olarak kullanilir olmustur. Bugün genel olarak Alevi olarak adlandirilan kitleler üç dinsel gruba bağlıdırlar: Ocakzade Dedeler Çelebiler Dedebabalar Bu üç grupdan Anadolu’da en fazla etkinlige ve nüfuza sahip olan Ocakzade Dedeler’dir. Daha sonra Çelebiler gelir. Dedebabalarin ise Anadolu’da nüfuzlari zayiftir, Balkanlar’da daha etkindirler. Türkiye’de yasayan Alevilerin sayisi konusunda çesitli veriler ileri sürülmektedir. Türkiye’de etnik ve mezhep konularında varolan tabular nedeniyle, yapilan resmi sayimlarda bu konu bilinçli olarak ihmal edilmekte ve dolayisiyla Alevilerin sayisi konusunu herkes isine geldigi sekilde yazmaktadir. Tarafsiz arastırmacilara göre Türkiye’de en az 15 milyon Alevi bulunmaktadir. Karadeniz ve Güneydogu Anadolu Bölgelerindeki illerde sayica az olmakla birlikte Türkiye’nin her yerinde Aleviler bulunmaktadirlar. Alevilerin sahip olduklari bu potansiyel onlari zaman zaman Türkiye siyasetinin de merkezine yerlestirmektedir. Hazreti Ali, Ebu Talib'in ogludur. Hicretten yirmi üc yil önce dogmus (M. 599), altmis üc yil yasamistir. Hazreti Muhammed'in amcasinin ogludur. Ilk Müslüman olanlardandir. Hz. Muhammed kendisini cok severdi. O da Hz. Muhammed'i korumak icin kendini tehlikelere atmaktan cekinmezdi. Pek kahraman ve cesurdu, savaslarda büyük yararliklar gösterirdi. Bunun icin kendisine, << Tanrinin Aslani >>denmektedir. Sekiz yasinda Müslüman oldugunda, hic puta tapmamasiyle öteki sahabeden ayrilir. Bunun icin kendisine, << Keremüllahi Veche >> denilmistir. Bu deyis yanliz onun icin kullanilir. Ayrica, << Sah-i Merdan >> ( mert insanlarin en büyügü) ve Murtaza da denir. Geri dönüp sonra düsmana saldirdigi icin de << Haydar-i Kerrar >> sözü, lakabi olmustur. Lakaplarin en yaygini << Murtaza >> dir. Hayber savasinda, kale kapisinin bir kanadini koparip kalkan gibi kullanmisti. Cok iyi huylu, bilgili, adaletli, bagis yapmakta benzeri olmayan, alcak gönüllü, merhametli bir kisiligi vardi (yani kamil bir örnek insan). Hazreti Muhammed'in sancagini hep o tasirdi. Hz. Ali, Hz. Muhammed'in ölümü üzerine Halife olan Ebubekir'e önce biat etmedi. Fakat daha sonra Islam birliginin bozulmamasi icin onun devlet baskanligini kabul etti. Ücüncü Halife Osman'dan sonra, halkin istegi ile Halifeligi kabul etti. Hükümet baskanligini ele gecirmek isteyen Sam Valisi Muaviye'yle yaptigi savasta tam zaferi elde edecegi sirada karsisindakiler mizraklarina Kur'an baglayarak baris istediler. Hazreti Ali bunu kabul zorunda kaldi. Secilen hakemler Muaviye'yi Halife ilan edince << Hüküm ancak Allah'indir >> diyen bir grup Müslüman, Islamiyette ikilik yarattiklari gerekcesiyle ne Hz. Ali'yi, ne de Muaviye'yi kabul ettiler. Bunlara << Harici >> denildi.

Hz. Ali, savasarak onlari sindirdi. Fakat, Haricilik bir mezhep olarak kaldi. Haricilerden Mülcemoglu, Hz. Ali camide namazini kilarken alnindan hancerle vudu. Hz. Ali birkac gün sonra vefat etti. Türbesi Necef'te dir. Hazreti Muhammed'in soyu, kizi Fatma'yi Ali ile evlendirmis olmasi dolayisiyle, Ali'de sürmüs, On Ikinci Imam Mehdi'ye kadar gelmis, ondan sonra bu türden Imamlik ortadan kalkmistir. Hazreti Muhammed'in armagan ettigi, olaganüstü gücleriyle büyük yardimi dokunan Düldül adli bir at'ti ile yine Hz. Muhammed'in armagani olan, agzi catalli kilici, Zülfikar'i vardi Hz. Ali'nin. "La Feta Illa Ali La Seyfe Illa Zulfikar" Aleviler, Hz. Muhammed’in hakka yürümesinden sonra müslümanlara önderlik etmesi gereken kisilerin Ehlibeyt soyundan olmalari gerektigine inanirlar. Buna kaynak olarakta Kuran-i Kerim’in Azhap Suresi 33. Ayeti gösterirler. Bu Ayet söyle: “Ey Ehlibeyt Allah sizden her türlü pisligi, suçu gidermek ve sizi tertemiz bir hale getirmek diler.” Bu Ayetin anlami, Ehlibeytin dogustan ari oldugu bu anlamda da imamligin Ehlibeytin soyundan gelen kisilerin hakki oldugudur. Bilindigi gibi Ehlibeyt, Peygamberin ailesidir, soyudur. Peygamberin soyuda, yani Ehlibeyt Hz. Ali kanaliyla devam etmektedir. Dolayisiyla önderlik (halifelik) Hz. Ali ve çocuklarinin hakkiydi.Ama maalesef birakin Ehlibeytin imamligini, ortada müthis bir Ehlibeyt düsmanligi vardi. Bu düsmanlik aslinda biçimde Ehlibeyteydi. Bu düsmanligin asil hedefi Islamdi. Çünkü bu düsmanligi gelistirenler Cahiliye döneminin azili putperestleriydiler. Bu düsmanligin sonuçlari günümüze kadar da devam etmektedir. Bu düsmanlik öyle bir hal aldiki, basta Hz. Ali olmak üzere bütün soyu büyük zulümler gördü.

 Ve on ikinci Imam Mehdi’nin disinda digerleri genellikle zehirlenerek sehit edildiler. Hiç biri vadesiyle hakka yürümemistir.On iki Imamlarin Alevilikte çok büyük bir anlami vardir ve Aleviler ibadetlerinde her zaman on iki Imamlara bagliliklarini dile getirip onlari anarlar. Kisaca belirtmek gerekirse; on iki Imamlar –bir bütün olarak- Aleviligin temel yapi taslarindadir. Bunlara ek olarak Aleviler on ikinci Imam Mehdi’nin bir gün gelip kendilerini kurtaracagina inanirlar.

1. Hz.Ali 2. Imam Hasan 3. Imam Hüseyin 4. Zeynel Abidin 5. Muhammed Bakir 6. Cafer Sadik 7. Musai Kazim 8. Ali Riza 9. Muhammed Taki 10. Ali Naki 11. Hasan Askeri 12. Muhammed Mehdi

Küçük ama anlami büyük Sahim Hazret- i Ali Pirim Hünkar Haci Bektasi Veli Sözüm Oniki Imamlar Ziyaratim Kerbela Mezhepim Alevilik Yaksalarda Bitmeyecegiz Bitsekte Ölmeyecegiz Yarinlar için Aydinliga Yürüyecegiz Canlarla Bir Olacagiz Münkire Kiliçi Calacagiz. Anadolu Alevilerinin piri olan Haci Bektas Veli, kesin olmamakla beraber 1210’da dogmustur (1271’de hakka yürümüstür). Horasan’dan gelip anadoluya yerlesmis, burada çilekes anadolu insaninin yolunu aydinlatmis, gönüllerini muhabbet ile doyurmustur -bu misyon bugünde canliligindan hiç bir sey kaybetmeden, hatta daha da saglamlasarak devam ediyor-. Haci Bektas Veli’yi ölümsüz kilan, onun anadolu insani sahsinda insana verdigi degerdir. Haci Bektas Veli’nin hayati hakkinda bir çok tez var. Bu tezlerin sahipleri genellikle büyük Hünkar’i kendi ideolojik sekillenmelerine göre degerlendiriyorlar. Yalniz su bir gerçek ki; ne kadar muglaklastirmaya çalisirlarsa çalissinlar, Haci Bektas Veli gerçekligini yok edemezler.

Bu açidan baktigimizda Haci Bektas Veli’nin kronik hayat hikayesinden çok önemli olan onun insanliga kazandirdigi degerlerdir. Bu degerlerin basinda da, ‘her ne arar isen kendinde ara’ ve ‘eline beline diline sahip ol’ ilkeleridir. Bunlar yüzlerce cilte sigacak olani üç satirla belirtiyor. Asagida Haci Bektas Veli’nin zengin düsünce degerlerinden bir kaçini aktariyoruz: Ilimden gidilmeyen yolun sonu karanliktir. Düsünce karanligina isik tutanlara ne mutlu. Eline, beline, diline sahip ol. Murada ermek sabir iledir. Arastirma açik bir sinavdir. Nebiler, Veliler insanliga tanrinin bir hediyesidir. Düsmaninizin dahi insan oldugunu unutmayiniz. Hiç bir milleti ve insani ayiplamayiniz. Nefsine agir geleni kimseye tatbik etme. Insanin cemali sözünün güzelligidir. Marifet ehlinin ilk makami edeptir. Arifler hem aridir, hem aritici. Her ne ararsan kendinde ara. Bir olalim, iri olalim, diri olalim· .. Pirlerin Sözleri Bana bir harif öretenin kulu olurum: Hz-Ali Aslini inkar eden haramzadedir: Hz-Ali Bir kere mazlum olmak, bin kere zalim olmaktan üstündür: Hz-Ali Ben ölümü sadet biliyorum, zalimler le yasamayi zillet: Hz-Hüseyin Hararet nardadir sacda degil, Kerametbastadir tacda degil, Ne ararsan kendinde ara, Kudüsta Mekkede Hacda degil: Pir Haci Bektas Veli Hic bir milleti hor görmeyiniz ve ayiplamayiniz: Pir Haci Bektas Veli Yasami, ugruna ölecek kadar seviyoruz: Pir Sultan Abdal Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan: Pir Sultan Abdal Okunacak en büyük kitap insandir: Pir Haci Bektasi Veli Evladi Kerbelayiz, bihatayiz, Ayiptir, zulümdür, cinayettir: Seyit Riza Güzellik giyinenlerin süslügü ile olusmaz; bilgi ve terbiye ile güzel olunur: Hz-Ali Mazluma yardimci ol, zalime düsman kesil: Hz-Ali Calismadan geçinenler bizden degildir: Pir Haci Bektas Veli Aklin isigi sevginin isigi ile parlar: Pir Abdal Musa Ac kalmak, alcalmaktan iyidir: Hz-Ali Öl de alcalma; azi yeter bul da yüz suyu dökme: Hz-Ali Biri sana sirtini çevirirse üzülme, böylece dostunla düsmanini ayirtetmis olursun: Hz-Ali Herhangi bir mücadelede son cabasi harcayan, mutlaka zafer kazanir: Hz-Ali Kalb temiz olursa, dilden güzel sözler çikar. Hz-Ali Ibadet; emredilenlerle amel edip, yasak edilenlerden sakinmaktan ibarettir. Hz-Hüseyin Anadoluda olusan Hizir kültürünün kaynagi Hizir (Hidir) Peygambere dayanir. Hizir Arapça Al-Hazir, Al-Hizir (Yesillik) anlaminda bir sifat olmakla beraber; bir Peygamber, Nebi, Veli yada bir ulu kisi olarak anilir. Genellikle ismi ILYAS peygamberle beraber söylenir. Buda Hizir-Ilyas zamanla “Hizir-Ellez” veya “Hidrellez” seklinde yerlesmistir. Hizir inanisinin önce Mezopotamya da ortaya çiktigi, buradan Yahudi geleneklerine ve inancina girdigi, oradan da gerek Hiristiyan gerekse Müslüman inancina geçerek önemli oranda yayildigi görülmektedir. Hizir’in temel özelligi, Abi Hayat’i (Bengi su) içerek ölmezlik mertebesine ulasmasinda yatar. Insanoglunun ölüm karsisindaki çaresizliginin ve arayisinin bir sembolü olan Hizir, orta dogu mitolojisinin temel unsurlarindan biridir. Inanç alaninda olusturdugu bu olgu halk arasinda çok canli ve güçlü tutulmakta. Kendisine tanri tarafindan batin bilgisi (Ledün ilmi, Hakikat ilmi, gerçek ilim) verilerek Hz. Musa’yi egitmekle görevlendirilmis, Tasavvuf ehli tarafindan “gerçek bilgiye” sahip olmus “Yetkin insanin (insan-i kamilin) simgesi sayilmistir. Halk arasinda ise dar zamanlarda imdada yetistigine inanilan bir peygamber, eren olarak kabul edilmistir. Söylenceye göre: Hizir Aleyhisselam, Ilyas Aleyhisselam ve Iskender-i Zülkarneyn birlikte Abi Hayat-i aramaya çikmislar. Bir süre sonra karanliklar ülkesine dalmislar. Hizir ve Ilyas ölmezlik suyunun kaynagini bulup içmisler fakat Iskender’e söylememisler. Islam Sufi’leri içerisinde Hizir genellikle “Veli” sayilmistir. Hizir Mutasavvuflar arasinda “Mürsit” pozisyonundadir. Yani insanlari aydinlatan biri sayilir.

 

Hizir’in içtigi Abi Hayat ise tasavvufta “bilgi, irfan, feyiz, nese, ask, vuslat, söz ve siir” anlamina gelecek biçimde kullanilmistir. Halk arasinda inanisa göre ise; Hizir her konuda her seyi bilen birisidir ve yeryüzünde tanrinin bir nevi vekilidir. Hizir ve Ilyas sagdir. Yasamaktadir. Hizir karada, Ilyas denizde yardima muhtaç olanlara, zor durumda kalmis olanlara yardim ederler. Imdat isteyenlerin imdadina yetisirler. Hizir ve Ilyas yilda bir kez (6 Mayis hidrellez gününün gecesi) bir gül agacinin dibinde bulusurlar. Hizir ve Ilyas inanci Alevi düsüncesine ve inancina en yogun biçimde girmistir. Öyle ki Hizir’in adina atfedilen “Hizir Orucu” tutulur ve dördüncü gün bayramlasilir. Hizir orucunun son gününde özellikle cem ayinleri yapilir. O gece bir bezin veya tepsinin üzerine un konulur ve Hizir’in gelip bu una dokunarak bir isaret birakmasi beklenir. Çünkü Hizir’in ugradigi eve bereket, saglik ve düzen gelir. Böyle inanilir. Eger sabah kalkildiginda un üzerinde bir iz veya isaret görülürse o undan kömbe yapilir (Halk arasinda buna niyaz yada lokma denir.) ve çevreye dagitilir. Kömbeyi istisnasiz her ve yapar ve dagitir. Buna “Hizir Lokmasi” denilir. Hizir’in un üzerine iz ve isaret birakarak onurlandirdigi ev sahipleri gücü yetiyorsa mutlaka kurban keser ve çevreye dagitirlar. Inanisa göre Nuh peygamberin gemisi firtinaya tutulmus, halk feryat edip “Yetis ya Hizir; bizi kurtar!” diyerek dua etmisler. Dualari Allah tarafindan kabul olunarak, firtina dinmis. Iste o zaman yüce Allah’a ‘üç gün oruç’ adamislar. Bu oruç o günden bu güne kadar ayni inançla tutulmaktadir. Hizir orucu, eski takvim (rumi) aylar hesabina göre 31 Ocak ile 2 Subat arasinda (3 gün) tutulurdu. Ancak, bu aylari simdi kullandigimiz miladi takvime çevirirsek, 13-14-15 Subat günlerine gelmektedir. Oruç bu günlerde tutulur

 

Datenschutzerklärung
Gratis Homepage erstellen bei Beepworld
 
Verantwortlich für den Inhalt dieser Seite ist ausschließlich der
Autor dieser Homepage, kontaktierbar über dieses Formular!