*** KeRBeLa ***

Takdim: 

iki cihan günesi, nebilerin, imamlarin, velilerin gönül sultani, ümmetinin en büyük sefaatçisi Muhammed Mustafa (a) efendimizin, o birlik beraberliklerini arzuladigi tefrika ve zaafin elemleriyle inleyen ümmetine birlik ve dirilik arzusuyla takdim edilir.

 

KISACA KERBELA OLAYI

H. Fahrettin Altan

 

Yezid, babasi tarafindan Müslümanlarin basina halife tayin edildigi günden itibaren Islam’in esasi ciddi bir sekilde tehlikeye maruz kaldi. Muaviye, Hicretin 95. yilinda oglu Yezid’i kendisinden sonra halife olarak tayin etmeye karar verdi. Böyle bir isin gerçeklesmesinden emin olmak için kendisi daha hayatta iken, oglu Yezid’e halktan biat almak istedi ve herkesten önce kendisi, oglu Yezid’e biat etti.

ibn-i Sa’d, Tabakat’inda þöyle yaziyor: Hüseyin bin Ali, Yezid’e biat etmeyen sahislardandi. Sonra söyle ekliyor: Muaviye hicretin 60. yilinda öldügünde oglu Yezid hilafet makamina oturdu, halk da ona biat etti.

Sonra Yezid Medine’nin hakimine söyle bir mektup yazdi: “Halki çagirarak onlardan biat al. ilk önce Kureyis’in büyüklerinden basla; onlarin ilki de Hüseyin bin Ali olsun.”

Medine’nin hakimi, imam Hüseyin’den biat almak isteyince, imam Hüseyin (a.s) cevabinda söyle buyurdular:

“Biz, nübüvvet Ehl-i Beyt’i ve risalet madeniyiz. Yezid ise fasik, sarap içen ve adam öldüren birisidir. Benim gibi birisi onun gibi bir kimseye biat etmez...”

imam (a.s) baska bir sözünde de söyle buyuruyor: “Artik islam’la vedalasmak gerekir; çünkü ümmet Yezit gibi bir yöneticiye duçar olmustur ...”

Mes’udi söyle yaziyor: Yezit, ayyas birisi idi; köpek, maymun ve avci kuslari besliyordu; içki içiyordu ... Onun zamaninda, Mekke ve Medine’de sarki ve gina yayginlasmis, halk açikça içki içmeye baslamisti.

Onun halka karþi davraniþlari hakkinda da söyle yaziyor: Firavun, halkin isi hususunda ondan daha adil, yakin ve uzak insanlar hakkinda ise ondan daha insafli idi.

 

*  *  *

 

imam Hüseyin (a.s), Medine’nin ortamini karisik görünce, o sehirde kalmayi câiz bilmeyip hicretin 60. yili Recep ayinin sonuna iki gün kala; pazar günü ailesi ve dostlariyla birlikte Mekke’ye dogru hareket etti.

imam Hüseyin (a.s),  hareketinin hedefini, kardesi Muhammet bin Haneffiye’ye yazdigi bir vasiyette söyle açiklamistir: “...Ben azginlik, makam, fesat ve zulüm yapmak için Medine’den ayrilmadim. Ben ceddimin ümmetini islah etmek, iyiligi emretmek   kötülükten sakindirmak, ceddim Resulullah (s.a.a) ve babam Ali bin Ebi Talib’in yolunda gitmek için o sehirden ayrildim...”

Ýmam Hüseyin (a.s), saban ayinin üçüncü gününün Cuma aksami (yani bes gün sonra) Mekke-i Mükerreme'ye vardi.

 

 

*  *  *

 

Kufe halki, Muaviye’nin ölümünü ve imam Hüseyin (a.s)’ýn Yezid’e biat etmekten kaçindigini ögrendiklerinde pek çok mektuplar yazip imzalayarak imam Hüseyin’i Kufe’ye davet ettiler.

Onlar mektuplarinda imam (a.s)’a söyle yazdilar: “Biz senin yolunu bekliyoruz, kimseye biat etmemisiz, senin yolunda can vermeye haziriz, senin için onlarin Cuma ve cemaat namazlarina katilmiyoruz.”

imam Hüseyin (a.s), Kufe halkinin isteklerine olumlu cevap vererek, Ramazan ayinin yarisinda, Muslim bin Akil’i Kufe’ye gönderdi. Muslim’i Kufeye gönderdiginde ona söyle buyurdu: “Kufe halkinin yanina git, eger yazdiklari dogru olursa, sana kavusmamiz için bize haber gönder.”

Muslim, sevval ayinin besinci günü Kufe’ye vardi. Onun Kufe’ye gelme haberi, sehirde yayilinca on iki bin kisi, diger bir görüse göre ise on sekiz bin kisi onun vasitasiyla imam Hüseyin (a.s)’a biat ettiler. O bu durumu imam Hüseyin’e bildirerek imam’in Kufe’ye gelmesini istedi.

Kufe’de yasanan olaylarin haberi Yezid’e ulasinca, Yezid ilk etapta Kufe’nin hakimi olan Numan bin Besiri azledip Ubeydullah Bin Ziyad’i onun yerine atadi ve Muslim bin Akil’i yakalatip öldürülmesini emretti. Diger taraftan da, imam Hüseyin (a.s)’ý, Mekke’de gafil avlayip öldürmek için kendi adamlarini seferber etti.

imam Hüseyin (a.s) bu komplodan haberdar olunca, Allah(c.c.)'in evi Kabe'nin kutsiyet ve hürmetini korumak için, hac amellerini aceleyle bitirip, hicretin 60. yili Zilhicce ayinin sekizinci günü Mekke’den ayrilarak Irak’a dogru hareket etti.

ibn-i Abbas, Kerbela vakiasindan sonra bir mektubunda söyle yaziyor: “sunu hiçbir zaman unutmayacagim ki, sen Hüseyin bin Ali’yi Peygamberin hareminden (Medine’den) Allah’in haremine (Mekke’ye) sürdün, orada da onu gafil avlayip öldürmek için, bazi adamlarini gizlice  gönderdin. Sonra onu Allah’ýn hareminden Kufe’ye sürdün. Hz. Hüseyin, Batha’nin (Mekke’nin) en aziz insani olmasina ragmen üzgün bir sekilde Mekke’den ayrildi. Eger Mekke’de kalarak orada kan dökülmesini isteseydi, Mekke ve Medine halkinin tümünden daha çok taraftari olurdu. Ama o, Allah’in evi ve Rasulullah’ýn hareminin sayginlik ve ihtiramini korudu; ama sen onlarin hürmetini ve sayginligini korumadin. Çünkü sen, haremde onunla savasmak için bazi adamlarini Mekke’ye gönderdin."

Ubeydullah, Muslim bin Akil’i ve ona siginak veren Hani bin Urve’yi Kufe’de yakalayip feci bir sekilde sehit etti.

Ubeydullah, imam Hüseyin (a.s)’ýn Kufe’ye geldiðini ögrenince, imam’in ordusunu gözetimi altinda tutmak için, Hür bin Yezid-i Riyahi’nin komutasinda bir orduyu “Kadisiyye” bölgesine gönderdi. Hür Bin Yezid, “seraf” denilen bir bölgede imam Hüseyin (a.s)’la karsilasti, aralarinda bazi konusmalar geçti. imam (a.s), iki hurcun (heybe) dolusu olan Kufe’lilerin mektuplarini Hür bin Yezid’e gösterdi ve onlarin kendisini davet ettiklerini söyledi. Sonra kendi yoluna devam etti...

Hicretin 61. yili Muharrem ayinin ikinci günü “Neyneva” bölgesine vardilar. Bu bölgede olduklari vakit ibn-i Ziyad’in elçisi, Hür bin Yezid’e bir mektup getirdi. Mektubun içerigi söyle idi: “Bu mektubum sana ulasir ulasmaz ve elçim senin yanina gelir gelmez, Hüseyin’i baski altina al ve onu siginak ve suyu olmayan bir çöle sür.”

Hür bin Yezid, ibn-i Ziyad’in emri dogrultusunda imam Hüseyin (a.s)’in kafilesini “Kerbela” denilen bölgede durdurdu. Ertesi gün Ubeydullah bin Ziyad’ýn elçisi olan Ömer Bin Sa’d da dört bin savasçiyla Kerbela’ya geldi.

sunu hatirlatmak gerekir ki, Hür bin Yezid, imam Hüseyin’nin sahadetinden önce kendi yaptigindan pisman olup tövbe etti ve imam (a.s)’i savunmak üzere  sahadete eristi.

Ömer bin Sa’d, Asura gününe üç gün kala, imam Hüseyin (a.s)’in kafilesinin suya ulasmamasi için bes yüz süvariyi Firat nehrini korumalari için görevlendirdi.

Muharrem ayinin dokuzuncu günü (Tasuâ), imam Hüseyin (a.s) ve ashabi, kamil bir sekilde düsman tarafindan ablukaya alindilar; öyle ki düsman, imam (a.s)’in yardimina hiç kimsenin gelmeyecegine emin olmustu.

Tasua aksami, düsman tarafindan savasin baslamasi için saldiri emri verildi. imam Hüseyin (a.s), düsmanin hareketini görünce kardesi Abbas Bin Ali’ye söyle buyurdu:

“Kardesim, -canim sana feda olsun- atina bin de onlara dogru git ve onlara; Sizin amaciniz ne, ne yapmak istiyorsunuz? diye sor.”

imam Hüseyin (a.s)’in kardesi Hz. Abbas, onlarla görüsüp konustu. Sonuçta saldiriyi yarina ertelemeyi kabul ettiler.    

 

*  *  *

 

 

Nihayet “Asura” günü yetisti... Ömer bin Sa’d, otuz bin savasciyla saldiriyi baslatti. Otuz iki süvari ve kirk piyadeden olusan imam Hüseyin (a.s)’in ordusu, onlarin saldirilari karsisinda korkusuzca direnip, yigitçe savastilar; hem sehit verdiler ve hem de onlardan öldürdüler. imam (a.s)’in yaranlarindan kim sehit oluyorduysa yeri bos kaliyordu, ama düsmanin ordusundan bir kisi öldügünde yerini hemen baska birisi dolduruyordu.

imam Hüseyin (a.s)’in ashabinin hepsi sehit olunca, sira imam (a.s)’in kendi ailesine geldi. Çünkü imamin ashabi, biz yasadikçasizin ailenizin savas meydanina gitmesini kabullenemeyiz, diye imamin ailesinin meydana gitmesini engellemislerdi. Onlardan savas meydanina ilk ayak basan imamin aziz oglu Ali Ekber oldu. Ondan sonra, imam Ali (a.s)nin, imam Hasan (a.s)in, Cafer-i Tayyarin ve Akil’in evlatlari savas meydanina çiktilar, yigitçe savastiktan sonra onlar da sahadet serbetini içtiler. Hz. Abbas Bin Ali (a.s) de  savasarak imam Hüseyin’in evlatlarina su getirmek için gayret gösterdigi bir sirada, düsmani kallese saldirineticesinde, cani imam Hüseyin (a.s)'in yolunda feda etti.

“Asura” gününün en hassas zamani, Peygamber’in ciger paresi ve Zehra’nin aziz oglunun yardimcisiz kaldigi zaman idi. Düsman ordusu, imam’i yalniz gördügü için her taraftan ona saldiriyordu...

“Asura” günü orada bulunan Haccac bin Abdullah söyle diyor: Allah’a ant olsun ki, oglu,  kardesi, kardes ogullari, akrabalari  ve yaranlari öldügü halde onun (imam Hüseyin) gibi direnisli, sebatli, secaatli ve yigit birisini ben görmedim. Allah’a ant olsun ki ondan önce ve ondan sonra onun gibi birisini görmedim. imam Hüseyin (a.s) düsman ordusuna saldirdiginda, kurt korkusuyla dagilan keçiler gibi,  imam’in sag vesolundan öylece kaçiyorlardi... Allah’a ant olsun ki, Fatima’ni kizi Zeynep, imam’a taraf yaklasti... Bu esnada Ömer bin Sa’d da imam’in yanina yaklasmisti, Zeynep, ibn-i Sa’d’a hitaben söyle dedi: “Ebu Abdullah (imam’in künyesi) öldürülüyorken sen seyrediyor musun?!”  

Devaminda söyle diyor: Ömer bin Sa’d’in göz yaslarinin yüzüne ve sakalina aktigini ve Zeynep’ten yüz çevirdigini adeta görür gibiyim ...  Nihayet imam Hüseyin (a.s) da o zalimlerin eliyle feci bir sekilde sehit edildi.

 

                                                                                                                              Kaynakby: kerbela.net



Datenschutzerklärung
Kostenlose Webseite erstellen bei Beepworld
 
Verantwortlich für den Inhalt dieser Seite ist ausschließlich der
Autor dieser Homepage, kontaktierbar über dieses Formular!